ODANIN BİR ÖNCEKİ SAHİBİ
Nisan sonunda bir gün, Orta Batı’nın tatsız bir kasabasının yegâne otelinde bir haftalığına bir oda tutmuştum. Bana ayrılan odanın yegâne penceresinin bir kömür deposuna nazır olduğunu fark edince, asabım bozuldu.
Derken, çiçekler gözüme ilişti. Pencerenin yanındaki masanın üzerinde, vazo içinde pembe sardunyalar vardı. Masanın üzerinde bulduğum bir kâğıtta şu sözlerle karşılaştım:
“Oraya bakacak yerde, bunlara bakın. Odanın bir önceki sahibi.”
Bu kâğıdı okuyunca, karanlık bir günde güneşin anîden parlamaya başlamasına benzer bir duygu içimi doldurdu.
Oldukça mutlu bir halde geçirdiğim o bir haftanın sonunda, sardunyaların yerine bir vazo dolusu karanfil bırakarak otelden çıktım.
O zamandan beri, ‘odanın bir önceki sahibi’nin inceliği sayesinde kaç kişinin hayatının aydınlandığını merak eder dururum.